SEVGİLİ FULDE’NİN BEBEĞİ BLOĞUNUN SAHİBESİ FULDEN’İN ANKET / RÖPORTAJIMA VERDİĞİ CEVAPLAR:))

      The Skinny Mom
“a lifetime is not enough for this love”

*Nasıl bir hamilelik geçirdiniz? Hamile iken kaç kilo aldınız, kilolarınızı nasıl verdiniz?
My Photo-Epey rahat bir hamilelik geçirdim. Dağ tepe hoplayıp zıpladım, gezdim. 8,5 aylık hamileliğe dek çalıştım. En başta tek sıkıntım bulantıların şiddeti oldu ama sonradan geçti. Doktorum pek yasakçı biri değildi, onun tavsiyesiyle sadece tatlı, börek, çörek kategorisindeki şeylerden uzak durdum,  toplamda 10 kilo aldım, doğumdan beri de tam 15 kilo verdim J


*Bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınızda neler hissettiniz?
-Çok perişan hissettim. Sezaryen olduğum için biraz sıkıntılıydım, daha önce hiç ameliyat olmamıştım ve sezaryenden çıkana kadar da ameliyat olduğumun ciddiyetine varamamıştım. Ağrım çok fazlaydı. İlk kucağıma aldığımda çok korktum, bir iki saat sonra ise “nasıl bu kadar güzel olabilir” diye ağlamaya başladım. Çocuğu kucağa almayı mutluluk, aşk, meşk gibi standart duygularla ifade etmek çok anlamsız çünkü bambaşka bir olay. Sizden bir tane daha var artık ve bunu fark ettiğinizde sarsılıyorsunuz.


*Bebeğiniz şimdi kaç yaşında?
-10 aylık oldu.


*Yaşamınız çocuğunuzdan sonra nasıl değişti?
-İlk birkaç ay herkesinki gibi benimki de bütünüyle kötü  ya da iyi diyemeyeceğim şekilde değişti. Özellikle son 5 aydır, katı gıdalara başladığımızdan beri, mutfakta daha fazla zaman geçirmeye başladım.  Mutfak ve yemek alışkanlıklarımız tümüyle değişti diyebilirim. Artık endüstriyel gıdadan elimizden geldiğince uzak duruyoruz ailece. Daha fazla çamaşır yıkanır oldu enteresan bir biçimde sürekli makine çalışıyor evde J Gene deterjanları falan hep bebek için üretilenlerden alıyoruz tabi.
Eşim de ben de minimalizmi severiz. Basit ve sade eşyalarımız vardır, salondaki sehpaların üzerinde ıncık cıncık eşyalar yoktur; ama şimdi hiçbir şey yok! Begül için her şey ortadan kaldırıldı, çünkü çok erken sayılacak bir zamanda emekledi ve ayaklandı, biz de bütün evi değiştirdik J Bunun dışında, eskiden eşimle çok fazla dışarı çıkardık, şimdi eşim çıkıyor ben oturuyorum, normalde hiçbir eş bunu kabullenmez sanırım, ben ise çok memnunum, arada “senin halı saha maçın falan yok mu ya?” diye sitem ettiğim bile oluyor. Enteresan bir biçimde, henüz eski aktif hayatımı özlemiyorum. Evde de dışarıda da Begül’le yeterince aktif sayılabilecek bir hayatım var.
*Çocuğunuzla ile 1 gününüz nasıl geçiyor?
-Çalıştığım zamanlarda –ki haftanın en az 5 günü geceli gündüzlü çalışmam gerekiyor,  Begül günün çoğunu adeta kendi başına geçiriyor. Kendi başına derken, ikimiz de salonda oluyoruz, o oyuncaklarıyla oynuyor, ben işimi yapıyorum. Çoğu zaman elinde bir meyve, sebze, ekmek vs oluyor mesela. Kendi başına çok güzel oynayan, kolay sıkılmayan bir çocuk şimdilik. (Ben de öyleymişim bebekken) Ben sadece uyutmak, yemek yedirmek, beraber oynamak, banyo yaptırmak gibi şeyler için diyalog kuruyorum onunla. Ama şöyle bir görüntü çizeyim, mesela yürümeye başladığından beri, ördek gibi peşimden geliyor, ben çamaşır asarken benimle duruyor, yemek yaparken mutfakta oynuyor, bir yandan onunla konuşuyorum hep. Ama eğer işim yoksa o gün, dışarı da çıkıyoruz, beraber bütün gün oynuyoruz da, bazen beraber bir şeyler izliyoruz, müzik çok fazla dinleriz, digiturk 434 no’lu kanal, yeni takıntımız. O kanal Relaxation kanalı ve bütün gün New Age tarzı, SPA müzikleri falan çalıyor. Eşlik eden görüntülerde de mütemadiyen mevsime uygun doğa görüntüleri var. Çok komik, Begül o durağan müzikle, o durağan doğa görüntülerini izlemeyi inanılmaz seviyor. Çoğu zaman o müzikleri dinlerken kucağımda uyuyor artık.


*Anne olmak sizi nasıl değiştirdi?
-Bence anne olunca kimse değişmez. Sadece yeni bir tarz edinir ya da yeni koşullara uyum sağlamak zorunda kalır, ama özünde herkes aynı kalır. Ben çok sert biriydim, şimdi kızıma örnek olmayım diye etrafa karşı daha yumuşak başlıyım. Hayatım tabii ki çok değişti, açık konuşmam gerekirse, artık çocuksuz arkadaşlarımla aynı kafada değilim. Maalesef bu böyle. İnsan ister istemez zaten başka anneleri arkadaş ediniyor, e bu da zorunlu, kaçınılmaz bir tarz değişikliği sayılır. “Anneni anlarsın” diye bir şey var ya, ben ona da inanmıyorum. Nesini anlayayım annemin? Herkes çocuğuna aynı koşullarda mı bakıyor? Çocuğunu iki bakıcıyla büyüten biriyle, yalnız başına büyüten, evinde oturarak büyütenle, dışarıda çalışarak büyüten; çocuğunu yanında çocuğunun babası varken büyütenle, babasız büyüten arasında öyle büyük farklar var ki. Ben annemi falan anlamadım, sadece çok merak ettim, annem de beni bu kadar çok mu sevdi? Bundan daha mı çok sevdi? Sütü kesildiğinde o ne hissetti mesela? Annelik empati kurulabilecek bir şey değil diyoruz, her yerde bas bas bağırıyoruz, aynen öyle. Ama bundan kasıt, çocuksuzlar anneleri anlamıyor, değil. Bir annenin bile bir diğeriyle empati kurması çok zor. İşte böyle garip garip şeyler düşünmeye başladım. Ama değişmek? Hayır değişmedim. Hayatta en büyük isteğimdi, kendimden bir tane daha yapmak, değişirsem biraz haksızlık olur J


*Kendiniz nasıl bir anne olarak görüyorsunuz? Korumacı mı, rahat mı?
-Şu anda rahatım, çünkü çocuğum bana bağımlı. Daha bebek. Ama ilerde, okul başladığında, servise binmesi, sokaklarda yürümesi, bir yaz kampına gitmesi gerektiğinde ne olur, işte onu bilemiyorum. Kalbim büsbütün bağımsızlık vermekten yana. İsterim ki, 13-14 yaşında, interrail’le falan yurtdışına yollayım onu. Muhtemelen aklımı kaçırırım ama olsun. O özgür hissetsin, ayakları yere bassın, kendi kararlarını verebilsin, kendi başına bir şeyler başarsın da, gerisi önemli değil.
Evet şu anda rahatım. Çocuğum yerlerde sürünüyor, yere düşen bir şey yıkanmadan ona geri veriliyor,üşütür diye deliler gibi giydirilmiyor, yere düştüğünde kimse gıkını bile çıkarmıyor ve o da düşüp kafasını güm diye yere vurduğunda asla ağlamıyor. En azından ağladığında mızmızlığından değil, gerçekten korktuğundan ya da canının yandığından emin oluyoruz. Yemek yemediğinde üzerine gitmiyorum, yediği kadar yemesine izin veriyorum. Üstü başı kirlenir diye dert etmiyorum, sofrada eliyle ayağıyla yiyor rahat rahat, biliyorum ki, rahatlık gelişimi ve dayanıklılığı getirir. Çünkü annem beni de kız kardeşimi de böyle yetiştirdi. Biz bunun faydasını çok gördük, bu anlamda kendisine minnettarım. J Ama bu rahatlık, bazılarında umursamazlık izlenimi yaratabilir, asla öyle değil. Emin olun, siz ne kadar aşırı tepkiden uzak olursanız, çocuğunuz da o kadar rahat olacaktır. Yoksa o düştüğünde ve kafasını vurduğunda, benim ondan daha çok canım yanıyor.


*Anne olduktan sonra işinize devam ettiniz mi? Devam ettiyseniz zor oldu mu sizin için?
-Biz eşimle, doğum sonrası hakkında en ufak fikre sahip olmadığımız için, çok fantastik bir hayal âleminde olduğumuzu, Begül 3 haftalıkken çalışmaya başladığımda anladık. Biz zannediyoruz ki, bebek işte, uyur, emer, sonra kaka yapar, değiştiririz, gene uyur, falan. Freelance çevirmenim ben, evimde tv kanallarına dizi, belgesel çeviren bir insanım, doğumdan 3 hafta sonra ilk aldığım işi güç bela teslim ettim, ikincisini ise geri gönderdim. Sonraki atılımım Begül 4 aylıkken oldu. O da fiyaskoyla sonuçlandı. Ama artık maddi anlamda çöküşlere gebe kaldığımızdan, Begül 8 aylık olduğunda ben çalışmaya başladım. Tam randımanlı çalışma hayatım ise bundan bir ay önce başladı, zaten 15 gün sonra Begül yürümeye başlayarak bize kozmik şakasını da yaptı J Çok zorlanıyorum, evet. Gerçekten çok zorlanıyorum, hatta çalışmak ve çocuk büyütmekle alakalı yazdığım blog yazımda da anlatmıştım ve birçok insanla bu şekilde dert paylaşmıştık; ama maalesef, kapitalist sistemde başka çare yok JÇalışmak zorundayım. Ama eğer koşullar el verseydi, hayatta da çalışmazdım, 24 saati kızıma ayırırdım seve seve.


*Bloğunuzda annelik yazıları yazmak mı sizi mutlu ediyor?
-Blogumda her şeyi yazmak beni mutlu ediyor. Eskiden köpeklerim, kedilerim, tavşanlarım için blog yazıyordum, şimdi kızım için yazıyorum. Ayrıca sadece futbol yazdığım bir blogum da var, hayata dair her şeyden bahsettiğim bir başka blogum da var, kişisel günlüğümü tuttuğum sadece birkaç kişiye açık bir blogum daha var. Yazı yazmayı çok sevdiğim doğru,  senelerdir yazıyorum ama şimdiye dek en sevdiğim blogum kesinlikle kızıma dair olanı oldu. İlerde kendisine okutmak gibi bir düşüncem yok, her an kapatabilirim de, seviyorum ama süper bağımlısı da değilim J


*Bebek ürünleri satın alırken ne gibi noktalara dikkat ediyorsunuz?
-Kendini kanıtlamış markalar olmasına dikkat ediyorum.


*Evde beslenme ve sağlık konularındaki tutumunuz nasıl? Özellikle çocuğunuzu beslenmesiyle ilgili konularda özel bir yaklaşımınız var mı?
-Yaklaşımım tamamen güdüsel benim. Bana mantıklı geleni yapmaya çalışıyorum. Yakın arkadaşlarıma danışıyorum. Şekeri meyve ve pekmez dışında çok uzun süreyle daha vermeyi düşünmüyorum mesela. Tuzdan da elden geldiğince uzak tutacağım. Unlu gıdalara bağımlı olmasın diye uğraşacağım. Fast Food ve paketlenmiş şeker çikolata tarzı yiyecekler konusunda son derece katıyım. Çok uzak tutmaya çalışacağım. Tereyağı ve zeytinyağı dışında yağ kullanmıyorum. Organik takıntım en baslarda çoktu, şimdilerde ise yok, zira son araştırmalar da organik tarımla sera tarımı arasında besleyicilik açısından fark göstermemiş. Belli bir düzen oturtamadık aslında, tamamen benim çalışıyor olmamdan kaynaklanıyor bu, yemek saatlerimiz, sabah uyanınca kahvaltı, öğlen uyanınca öğle yemeği, sonra bir ara öğün, akşam da akşam yemeği şeklinde, ama belli saatleri yok dediğim gibi.


*Bebeğinize anne sütü verebildiniz mi? Ne kadar süre verdiniz?
-10 aydır aralıksız emzirdim. 1,5 yaşına kadar da emzirmeyi düşünüyorum.



Fulden Ayhan

TEŞEKKÜR EDERİM:))

Check Also

Onkim ile Bebeğe Hazırlanıyoruz!

  Onkim ile Bebeğe Hazırlanıyoruz! Keyifli ve heyecanlı bir dönemin başındayken merak ettiğiniz ve belki …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sahifa Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.